14 Temmuz 2012 Cumartesi
Sinema Tarihinin En Komik 30 Filmi.
Daltonların Bankası - Red Kit 57
Yayınevi: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları
Basım yeri ve tarihi: İstanbul 2012 Temmuz
Sayfa sayısı: 48
Kitap Hakkında: Marcel Dalton, Daltonların aniden ortaya çıkan dürüst dayısı. İsviçre'de yaşayan bankacı dayı, dürüstlüğü “yüzünden” ailenin yüz karası olmuş, hayatı boyunca dışlanmış. Bu yüzden Daltonlar, dayılarının varlığından bile haberdar
13 Temmuz 2012 Cuma
Öğrenme ve Bellek
Kangurular,Koalalar ve Ornitorenkler.
12 Temmuz 2012 Perşembe
Yıldızların Ölümü ve izleri.
Bir yıldızın yaşam döngüsünün son evresi çalkantılı olabilir. Yüksek kütleli yıldızlar balon gibi şişer ve hatta patlar. Tuhaf gökcisimlerinin çoğu aslında dağılmış yıldızların kalıntılarıdır.
10 Temmuz 2012 Salı
Bulut (Bulutlar) Nedir? Nasıl Oluşur..?
Stresin Kalp ve Diğer Organlar üzerindeki etkileri
Sağlıklı bir kalp sağlıklı bir yaşamın temelidir. Peki, kalp hastalıkları niçin hala çok yaygın ve niçin birçok kişi bunlara yol açan davranışları sürdürüyor?
Dünya Sağlık Örgütü - WHO şunu belirtiyor: “Sağlık, insan mutluluğu ve esenliği için temel önem taşır. Ekonomik ilerlemeye de önemli bir katkıda bulunur; çünkü sağlıklı toplumlar daha uzun, daha üretken ve daha tutumlu yaşar.” Günümüzde tıptaki ilerlemeler ortalama ömrü uzatmış ve genelde daha iyi sağlık koşulları sağlamıştır. Bütün sanayi ülkelerinin karşı karşıya olduğu sağlık sorunlarının yaşam tarzıyla ilişkili olduğu söylenebilir. Kalp hastalıklarının ve ve bazı kanser türlerinin temelinde kötü beslenme alışkanlıkları, alkol, sigara ya da az egzersiz yatabilir. Bedensel sağlığın en önemli yönü dolaşım, sinir ya da metabolizma sistemleriyle ilgili organları olumsuz etkileyen davranışlardan kaçınmaktır.
Nörolojik Bozukluklar
Nörolojik bozukluklar beyin işlevlerini aksatan nörolojik hastalıklardır. Bu rahatsızlıklar, çoğu kez damarlarla ilişkili olabilir. Örneğin, vasküler bunama beynin sinir hücrelerine yönelik kan akışının azalmasıyla ortaya çıkar. İnsanların tıptaki ilerlemeler sayesinde daha uzun yaşaması nedeniyle, Alzheimer Hastalığı gibi nörolojik bozukluklar gittikçe artan bir sıklıkta görülüyor. Genelde 65 yaşın üzerindeki kişilerin tutulduğu bu hastalığı diğer bunama biçimlerinden ayıran özellik etkilerin beyinde saptanabilir olmasıdır. Alzheimer sinir hücreleri ve bozulmuş sinir uçları içinde lif düğümlerine yol açtığı gibi, sinir hücreleri arasındaki iletişim için gerekli bazı beyin kimyasalı salgılarını azaltır.
Alerjiler
Alerji bağışıklık sisteminin anormal bir yanıtıdır. Normalde bağışıklık sistemi virüs gibi zararlı maddelere tepki verir ve
antikorlar üretir. Çoğu kez genetik yoldan geçen alerjiler, vücudun doğal ortamda bulunan “alerjen” denen zararsız bir maddeye tepki göstermesiyle ortaya çıkar. En yaygın alerjenler çiçek tozları, küfler ve hayvan deri döküntüleridir. Alerjenlerin tetiklediği bir kronik astım nöbetinde, hasta nefes almakta güçlük çeker ve değişen şiddetlerde öksürür.
Kısa kısa….
Günümüzde hastalıklar çoğunlukla yaşam tarzı tercihleriyle ve aşırı tüketimle bağlantılıdır.
Kalp hastalığı çoğu sanayileşmiş ülkede başta gelen ölüm sebebidir.
Basit bir şey gibi görünen stres, yaşamı tehlikeye düşürebilen çok sayıda olumsuz etkiye yol açabilir.
Zerdeçal ve faydaları.
9 Temmuz 2012 Pazartesi
STRESİN KALP VE DİĞER ORGANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Sağlıklı bir kalp sağlıklı bir yaşamın temelidir. Peki, kalp hastalıkları niçin hala çok yaygın ve niçin birçok kişi bunlara yol açan davranışları sürdürüyor?
Dünya Sağlık Örgütü - WHO şunu belirtiyor: “Sağlık, insan mutluluğu ve esenliği için temel önem taşır. Ekonomik ilerlemeye de önemli bir katkıda bulunur; çünkü sağlıklı toplumlar daha uzun, daha üretken ve daha tutumlu yaşar.” Günümüzde tıptaki ilerlemeler ortalama ömrü uzatmış ve genelde daha iyi sağlık koşulları sağlamıştır. Bütün sanayi ülkelerinin karşı karşıya olduğu sağlık sorunlarının yaşam tarzıyla ilişkili olduğu söylenebilir. Kalp hastalıklarının ve ve bazı kanser türlerinin temelinde kötü beslenme alışkanlıkları, alkol, sigara ya da az egzersiz yatabilir. Bedensel sağlığın en önemli yönü dolaşım, sinir ya da metabolizma sistemleriyle ilgili organları olumsuz etkileyen davranışlardan kaçınmaktır.
Nörolojik Bozukluklar
Nörolojik bozukluklar beyin işlevlerini aksatan nörolojik hastalıklardır. Bu rahatsızlıklar, çoğu kez damarlarla ilişkili olabilir. Örneğin, vasküler bunama beynin sinir hücrelerine yönelik kan akışının azalmasıyla ortaya çıkar. İnsanların tıptaki ilerlemeler sayesinde daha uzun yaşaması nedeniyle, Alzheimer Hastalığı gibi nörolojik bozukluklar gittikçe artan bir sıklıkta görülüyor. Genelde 65 yaşın üzerindeki kişilerin tutulduğu bu hastalığı diğer bunama biçimlerinden ayıran özellik etkilerin beyinde saptanabilir olmasıdır. Alzheimer sinir hücreleri ve bozulmuş sinir uçları içinde lif düğümlerine yol açtığı gibi, sinir hücreleri arasındaki iletişim için gerekli bazı beyin kimyasalı salgılarını azaltır.
Alerjiler
Alerji bağışıklık sisteminin anormal bir yanıtıdır. Normalde bağışıklık sistemi virüs gibi zararlı maddelere tepki verir ve antikorlar üretir. Çoğu kez genetik yoldan geçen alerjiler, vücudun doğal ortamda bulunan “alerjen” denen zararsız bir maddeye tepki göstermesiyle ortaya çıkar. En yaygın alerjenler çiçek tozları, küfler ve hayvan deri döküntüleridir. Alerjenlerin tetiklediği bir kronik astım nöbetinde, hasta nefes almakta güçlük çeker ve değişen şiddetlerde öksürür.
Kısa kısa….
Günümüzde hastalıklar çoğunlukla yaşam tarzı tercihleriyle ve aşırı tüketimle bağlantılıdır.
Kalp hastalığı çoğu sanayileşmiş ülkede başta gelen ölüm sebebidir.
Basit bir şey gibi görünen stres, yaşamı tehlikeye düşürebilen çok sayıda olumsuz etkiye yol açabilir.
Düzenli kap kontrolleri genç yetişkinler için de gereklidir.
Sağlığı sırf bedensel esenlik açısından değil, zihinsel ve duygusal esenlik açısından da düşünmek gerekir. Kişinin, sadece faydalı beslenme ve egzersizlerle bedensel sağlığını değil, doğru stres yönetimiyle duygusal sağlığını da gözetmesi önemlidir. Sağlıklı kalmak için uygulanabilecek birçok farklı yöntem vardır. Bu yöntemlerin başarısı, kişiden kişiye değişir. En önemli adım, kişinin sağlıklı bir yaşam sürdürmeye karar vermesidir.
Dünya Sağlık Örgütü - WHO şunu belirtiyor: “Sağlık, insan mutluluğu ve esenliği için temel önem taşır. Ekonomik ilerlemeye de önemli bir katkıda bulunur; çünkü sağlıklı toplumlar daha uzun, daha üretken ve daha tutumlu yaşar.” Günümüzde tıptaki ilerlemeler ortalama ömrü uzatmış ve genelde daha iyi sağlık koşulları sağlamıştır. Bütün sanayi ülkelerinin karşı karşıya olduğu sağlık sorunlarının yaşam tarzıyla ilişkili olduğu söylenebilir. Kalp hastalıklarının ve ve bazı kanser türlerinin temelinde kötü beslenme alışkanlıkları, alkol, sigara ya da az egzersiz yatabilir. Bedensel sağlığın en önemli yönü dolaşım, sinir ya da metabolizma sistemleriyle ilgili organları olumsuz etkileyen davranışlardan kaçınmaktır.
Nörolojik Bozukluklar
Nörolojik bozukluklar beyin işlevlerini aksatan nörolojik hastalıklardır. Bu rahatsızlıklar, çoğu kez damarlarla ilişkili olabilir. Örneğin, vasküler bunama beynin sinir hücrelerine yönelik kan akışının azalmasıyla ortaya çıkar. İnsanların tıptaki ilerlemeler sayesinde daha uzun yaşaması nedeniyle, Alzheimer Hastalığı gibi nörolojik bozukluklar gittikçe artan bir sıklıkta görülüyor. Genelde 65 yaşın üzerindeki kişilerin tutulduğu bu hastalığı diğer bunama biçimlerinden ayıran özellik etkilerin beyinde saptanabilir olmasıdır. Alzheimer sinir hücreleri ve bozulmuş sinir uçları içinde lif düğümlerine yol açtığı gibi, sinir hücreleri arasındaki iletişim için gerekli bazı beyin kimyasalı salgılarını azaltır.
Alerjiler
Alerji bağışıklık sisteminin anormal bir yanıtıdır. Normalde bağışıklık sistemi virüs gibi zararlı maddelere tepki verir ve antikorlar üretir. Çoğu kez genetik yoldan geçen alerjiler, vücudun doğal ortamda bulunan “alerjen” denen zararsız bir maddeye tepki göstermesiyle ortaya çıkar. En yaygın alerjenler çiçek tozları, küfler ve hayvan deri döküntüleridir. Alerjenlerin tetiklediği bir kronik astım nöbetinde, hasta nefes almakta güçlük çeker ve değişen şiddetlerde öksürür.
Kısa kısa….
Günümüzde hastalıklar çoğunlukla yaşam tarzı tercihleriyle ve aşırı tüketimle bağlantılıdır.
Kalp hastalığı çoğu sanayileşmiş ülkede başta gelen ölüm sebebidir.
Basit bir şey gibi görünen stres, yaşamı tehlikeye düşürebilen çok sayıda olumsuz etkiye yol açabilir.
Düzenli kap kontrolleri genç yetişkinler için de gereklidir.
Sağlığı sırf bedensel esenlik açısından değil, zihinsel ve duygusal esenlik açısından da düşünmek gerekir. Kişinin, sadece faydalı beslenme ve egzersizlerle bedensel sağlığını değil, doğru stres yönetimiyle duygusal sağlığını da gözetmesi önemlidir. Sağlıklı kalmak için uygulanabilecek birçok farklı yöntem vardır. Bu yöntemlerin başarısı, kişiden kişiye değişir. En önemli adım, kişinin sağlıklı bir yaşam sürdürmeye karar vermesidir.
Midye hakkında bilgiler...
Midyeyi ne zaman sevmeye başladım tam olarak hatırlamıyorum. İstanbullu olarak daha çok yazın deniz kenarında kumsalda midye dolma yemek gibisi yoktur benim için. Yaşadığım şehirde midye dolma yediğimi ya da canımın çektiğini hiç hatırlamıyorum fakat ne zaman yazlığa doğru yolculuğum başlasa aklıma gelenler arasındadır midye dolma. Geçtiğimiz hafta sonu da eşim ve abim ile birlikte bir hafta sonu kaçamağı yapalım dedik ve atladık arabaya yazlığa annem, babam ve yeğenimin yanına gittik. Tüm yol boyunca aklımda olanlar arasında idi gene midye. Afiyetle kumsalda yedik de midyemizi. Bunun üzerine dönüş yolculuğumuz sırasında neden bu konu hakkında araştırıp yazmadığımı düşündüm. Öncelikle biraz araştırma yaptım. Midye nedir, nerede yaşar, nasıl ürer vs vs gibi konuları ve de midye dolma nasıl yapılır konusunu. Şimdi size biraz ansiklopedik bilgi aktarmak istiyorum.
Midyelerin çoğu denizlerde, az bir kısmı da tatlı sularda koloni halinde yaşarlar. Vücutları kireçli maddeden yapılmış iki eşit kabukla örtülüdür. Midyeler kabukları sayesinde kolayca tanınabilen, çoğu denizlerde kayalara, rıhtım direklerine, gemi diplerine yapışık olarak yaşayan yumuşakçaların, yassı solungaçlılar takımındandır. Salyangozların tek parçadan meydana gelen kabuğu yerine, bunlarınki iki parçadan ibarettir. Bu iki kabuk birbirinin tamamen aynısıdır. Midye bu iki sert kabuğun arasında yaşar. Ayrıca “manto” denilen yumuşak bir zarla da kaplıdır. Üç tabakadan meydana gelen kabuklar mantonun salgısıdır. Dış kabuklarını, bir parçadan diğerine çapraz olarak uzanan bir çift kas aracılığıyla sıkı bir şekilde yapışık olarak tutar. Kabukların açılıp kapanması midyenin isteğine göre yine bu kaslarla olur. Canlı midyelerin kabukları kapalıdır.
Midyelerin başları yoktur. Fakat kaslardan yapılı bir çeşit ayağı vardır. Bundan dolayı bunlara “balta ayaklılar” da denir. Yine kabukları arasında yassı levha biçiminde iki çift solungaçları bulunur. Solungaçlarda mevcut küçük kirpiklerin devamlı olarak kıpırdanmalarıyla kabuğun üzerindeki delikten içeri giren su, bütün vücudu dolaştıktan sonra alttaki delikten dışarı atılır. Besinlerini de solungaç kirpiklerinin meydana getirdiği su akımıyla sağlarlar. Böylece midye denizdeki küçük hayvancıklarla beslenmiş olur. Midyenin ağzı, üzeri kirpikli dört adet ağız kollarının uzantıları arasındadır. Ağız boşluğunda, çeneler, tükürük bezleri ve çiğnemeye yarayan yapılar bulunmaz. Sindirim sistemi küçük bir mide ile kısa bir barsaktan ibarettir. Kalp, bir karıncıkla iki kulakçıktan oluşur. Kan solungaçlar arasından geçerken temizlenir.
Midyenin etli yumuşak ayağı baltaya benzer. Bu ayağın salgıladığı bir madde su temasında katılaşarak “bisüs” denilen uzantıları meydana getirir. Bu uzantılarla midye, arzu ettiği yere gider ve yapışır. İstedikleri zaman iplikleri kopararak yer değiştirirler. Balta ayaklarıyla sıçrayabilenleri de vardır. Tarak midyeleriyse, manto boşluğuna aldıkları suyu tazyikle iterek yüzebilirler. Bir kısmı, suyun giriş ve çıkış deliklerini dışarıda bırakarak kendilerini kum ve çamura gömerler.
Midyelerin çok az bir kısmında göz bulunur. Mevcut olanlarda gözler diğer hayvanlarda olduğu gibi vücudun ön ucunda değil, manto kenarı boyunca bir sıra halinde bulunur.
Midyelerin çoğu ayrı eşeyli, az bir kısmı hermafrodittir. Yumurta ile çoğalırlar. Bir dişi midye, özellikle yaz aylarında 450.000 kadar yumurta bırakır. Döllenme suda olur. Yumurtalar, genellikle dişinin manto boşluğunda su ile giren spermler tarafından döllenir. Yumurtadan çıkan 1/2 mm uzunluğundaki serbest yüzen kirpikli larvaları ana midyenin solungaçlarına yapışarak yaşarlar. Bir müddet sonra anadan ayrılarak çengelleriyle bir balığın solungaç veya
yüzgeçlerine tutunurlar. Buradaki parazitlikleri sonunda kabukları meydana gelerek genç midyeler halinde balığı terk ederler. Bu başkalaşma beş yıl sürer.
Midyenin halen yaşayan 11.000 türü vardır. En küçükleri 4 mm, en büyükleri 60 cm uzunluktadır. Denizlerde yaşayanların kabukları siyahımsı renkte ve üçgenimsi biçimlidir. Tatlı su midyeleri yuvarlaktır. Uzunlukları 10-12 cm kadardır. Çoğunlukla yeşilimsi kabukludur. Deniz midyelerinin ömrü 12-14 yıldır. Dere midyeleri 20-30 yıl, tatlı su inci midyeleriyse 80-100 yıl kadar yaşarlar.
Midyeler eğer temiz olmayan mikroplu sularda veya demir- bakır gibi elementlerin olduğu yerlerde yaşıyorsa bunları yiyen insanlarda zehirlenme olayı görülebilir. Midye, suyu filtre ederken bu zehirli mikroorganizmaları besin olarak alırlar. Zamanla bu yumuşakçaları yiyen balıklarda kitlesel ölümler görülebilir. İnsanda ise belirtiler, zehirli midyenin yenmesinden birkaç dakika sonra başlar ve birkaç saatten birkaç güne kadar sürebilir.
Tüm bu bilgilerin eşliğinde her ne kadar çok seversek sevelim gene de midye yemeklerini yerken çok dikkatli o
lmamız gerekir. Lütfen unutmayın….
Midyenin besin içeriği, midyenin temizlenmesi ve midye dolma tarifi ile ilgili bilgilerle bir dahaki yazımızda buluşmak üzere…….
Nur Şebnem ATAKİŞİ ÇAĞDAŞ
6 Temmuz 2012 Cuma
Ayva Tatlısı
3 orta boy ayva
2 su bardağı su
4 diş karanfil
1 çubuk tarçın
1 su bardağı şeker
200 gr kaymak
YAPILIŞI: Ayvaları soyup boylamasına ikiye bölün. Çekirdek yataklarını çıkarın, çekirdeklerini bir kenara ayırın. Yayvan bir tencerede 2 su bardağı su, ayva çekirdekleri, karanfil ve tarçın kabuğunu kaynatın. Ayvaları kaynar suyun içine atın. Tencerenin kapağını kapatın. Ayvalar yumuşayıncaya kadar, yaklaşık 10 dakika kısık ateşte pişirin. Üzerine şekeri ilave edin. 10 dakika daha pişirin. Fırını 200 (turbo 180) derecede ısıtın. Ayvaları bir tepsiye dizin. Sıcak fırının üstten ikinci rafında üzeri hafif renk alana kadar, 5-10 dakika fırınlayın. Ayva tatlısının ortasındaki boşluklara kaymak koyarak servis yapın.
NOT: Pişme suyuna atılan ayva çekirdeği tatlıya hem renk, hem de peltemsi bir kıvam verir.
Rüzgar ve Dalgalar
Yelkenlilerin uluslararası ticaretteki önemi sanayi devriminin başlamasıyla ortadan kalktı. Yerlerini, hava koşullarına daha az bağımlı olan, sefere kısa sürede çıkabilen ve daha az insan gücü gerektiren buharlı gemiler aldı. Yelkencilik günümüzde çok popüler bir eğlence biçimi olarak varlığını sürdürüyor.
Yelkenciliğin Fiziği
Yelkenliler rüzgar enerjisinin sağladığı güçle hareket eder.rüzgar yelkene arkadan vurunca, yol açtığı basınçtaki farklılıkla yelkene binen net bir kuvvet ortaya çıkar. Eğer rüzgar tekneye yanlardan vurursa, yelkenin biçimine göre iki akıma ayrılır. Uçakların havalanmasını sağlayan aerodinamik ilkesi aynı şekilde yelkenlileri yönlendirir. Rüzgarüstü tarafta akan hava rüzgaraltı tarafta akan havadan daha hızlı hareket eder. Bu durum rüzgaraltı tarafta daha fazla basınca yol açar. Böylece basınç farklılığıyla yelkenli gemiyi hareket ettiren bir kuvvet
Yana Yatma ve Denge
Tekneye yanlardan vuran hava akımı, teknenin uzunlamasına ekseni boyunca yatmasına yol açar. Deniz çalkantıları, dengesiz yükler ve tramola sırasındaki merkezkaç kuvvetleri yana yatma denen bu durumu daha da kötüleştirir. Tekne alabora olabilir.
Bir geminin stabilitesi yatmaya karşı koyma gücünü belirtir. Ağırlık stabilitesi ve form stabilitesi farklıdır. Alt kısımları toplam ağırlığın %30-50sini oluşturan yelkenli gemilerin
ağırlık stabilitesi vardır. Yatma açısının artmasıyla birlikte, omurga bu devinime karşı koyan bir kuvvet yaratır ve genelde gemiyi dik durumda tutar. Daha küçük yelkenlilerde form stabilitesi esastır. Bunların gövdeleri geniştir ve geniş gövdeleriyle kolayca doğrulurlar.
Küçük bir teknedeki mürettebat teknenin bir tarafına hareket ederek dengeye katkıda bulunabilir. Katamaran ya da trimaran gibi birden çok gövdeli deniz taşıtlarının form stabilitesi yüksektir.
Dalga ve Kas Gücü
Motorsuz araçlarla yapılan başlıca su sporları sörf, rüzgar sörfü, uçurtma sörfü, kürekle kano ve kürek çekmedir. Rüzgar sörfünde gerekli gücü yelkenler aracılığıyla rüzgar sağlar; uçurtma sörfünde ise aynı işlevi uçurtma görür. Sörfçü hareket yönünü vücut ağırlığıyla ve kas gücüyle belirler. Aynı şey sırf bir tahtayla dalgaya binmeye dayanan dalga sörfü için de geçerlidir. Sporcu tahtanın hızını ve yönünü kontrol ederek, dalgayı aşmadan ya da içinden
geçmeden dalga yamacında kalır.
Kısa kısa…………
Aerodinamik ve kuvvet farklılıklarına göre her tekne belirli bir sınıfa girer.
Hidrodinamik akıntıları ve cisimlerin sudaki davranışını inceleyen bir bilim dalıdır.
Üç gövde tipi: geniş deplasman gövde, dar yarı-deplasman gövde ve kayıcı gövde. Kayıcı gövdeli tekneler en yüksek hızlara ulaşır.
4 Temmuz 2012 Çarşamba
Kırmızı Pul Biber ve faydaları.
Bir çay kaşığı kırmızı pul biberde:
* Kalori: 5 kcal
* Doymuş yağ: 0.1 gram
* Çoklu doymamış yağ: 0.2 gram
* Kolesterol: 0
* Sodyum: 0
* Potasyum: 36 mg* Lif: 0
* Toplam karbonhidrat: 1 gram
* Protein: 0.2 gr
* Kırmızı biber vitamini açısından yüksek Ayrıca B6 vitamini, E vitamini, C vitamini, riboflavin, ve manganez içerir…
Şimdi kırmızı pul biberin sağlık yararları bir göz atalım
* Kırmızı pul biber metabolizma, kalori yakmak için birebirdir ve böylece kilo vermenize yardımcı..
* Antioksidanlar gevreği bulunan, kanser, kalp hastalığı önlemek ve zehirli kimyasallardan kurtulmak için yardımcı olur.
* Düzenli tüketimi kan dolaşımını hızlandırır.
* Kırmızı pul biber gaz kolaylığı ve hazımsızlık rahatlatmakta yardımcı olur.
* Kırmızı pul biber kalp ve sinir sistemini güçlendirir.
* Bazen soğuk algınlığı ve grip tedavisinde kullanılır.
UÇAKLAR NASIL UÇAR
Uçaklar havadan daha ağırdır. Dolayısıyla, uçak ağırlığından daha büyük kaldırma kuvvetinin sağlanması gerekir.
Havalanma
Pistteki bir uçağın hareketi sırasında oluşan hava akımı, uçağın kavisli kanatlarıyla ikiye ayrılır. Kanadın üst kısmının biçiminden dolayı, üst hava akımı alt hava akımından farklı bir yol izler. Hava akımının hızı üst kısımda alt kısma oranla daha yüksektir. Hız artışının basınçtaki bir azalmayla ortaya çıktığını belirten Bernoulli ilkesi uyarınca, bu durum kanadın aşağısındaki basıncın yukarısındaki basınçtan daha büyük olduğu anlamına gelir. Böylece yukarıya doğru yönelen ve “taşıma kuvveti” denen net bir kuvvet oluşur. Uçağın devinimine karşı koyan hava direncine “sürükleme” denir.
Uçağın yerden havalanmasını sağlayan şeylerden biri de kanatların hücum açısı, yani kanadın karşıladığı havayla oluşturduğu açıdır. Hücum açısı yükselince kanadın karşıladığı hava miktarı artar ve böylece hem taşıma kuvveti, hem de sürükleme kuvveti artar. Uçağın hızını yükseltmek ya da pervanelerin yardımıyla hava akımı hızını arttırmak, taşıma kuvvetinin sürükleme kuvvetinden daha fazla artmasını sağlar. Kaldırma kuvvetinin büyüklüğü hücum açısına ve hıza bağlıdır.
Yönlendirme
Bir uçak havalandıktan sonra yön dümeni, irtifa dümenleri ve kanatçıklar aracılığıyla yönlendirilir. Pilot bu düzeneklere levye, volan ve dümen pedallarıyla kumanda eder. Kumanda, mekanik bir şekilde kumanda kolları ve bowden kablolarıyla ya da elektronik kumandalı uçuş sistemiyle gerçekleşir.
Kanatçıklar uçağın uzunlamasına eksen boyunca hareketini düzenler. Bu harekete “yalpa” denir. Kanatların dış yüzünde yer alan kanatçıklar birbirlerinden bağımsız olarak yukarıya ya da aşağıya doğru hareket ettirilebilir. Bu manevra kanatların taşıma kuvvetini değiştirir. Uçak daha küçük taşıma kuvvetli kanadın yönüne doğru yalpa vurur.
Yön dümeni dikey eksen boyunca uçuş hareketine kumanda eder. Bu harekete “ kuyruk savurma” denir. Dümen bir teknedeki gibi, uçağın kuyruğuna dik olarak takılıdır. İniş için yere yaklaşırken kullanılır ve kanatçıkların bir yan etkisi olan kuyruk savurmayı dengeler. Dümene bağlı kumanda pedalları yerde ilerlerken uçağın tekerleklerini de idare eder.
İrtifa dümenleri uçak kuyruğunun parçasıdır ve uçağı yan ekseni boyunca döndürür, yani uçağın burnunu kaldırıp indirmesini kumanda eder. Kanatların hücum açısı irtifa dümenleriyle düzenlenir. Belli uçaklarda dengeli uçuş için ek küçük dümenler kullanılır.
Kuyruksuz ve üçgen biçimli uçan kanatlar üzerindeki çalışmalar halen sürüyor.
Uçağı levyeler, volanlar ve pedallarla idare eden pilotların çok sayıda kumandayı çalıştırması gerekir.
Bir uçak kanatçıkların, yön dümenlerinin ve irtifa dümenlerinin yardımıyla üç ekseni etrafında dönebilir.
Hava akımı kanatlara çarptığında ikiye ayrılır. Üst hava akımı alt hava akımına oranla daha uzun bir yol alır. Bunun yarattığı basınç farklılığıyla uçak yukarıya doğru “çekilmiş” olur.
Tahminlere göre hava taşımacılığı 2015te üç katına varmış olacak.
KIZLARIMIZLA GURUR DUYUYORUM AMA………
Türkiye (A) Milli Bayan Voleybol Takımı, 2012 Olimpiyatları Avrupa Kıtası Elemeleri final maçında, Polonya'yı 3-0 yenerek 2012 Londra Olimpiyatları'na katılma hakkını kazandı. Maçın ardından düzenlenen basın toplantısında duygusal anlar yaşayan ve gözyaşlarına hakim olamayan Motta, bu başarının kolay gelmediğini, olimpiyat vizesi için çok çalıştıklarını belirterek, federasyondan basın mensubuna, oyuncudan teknik ekibine kadar herkesin bu başarıda emeği olduğunu kaydetti. Teknik ekibini öven Motta, "Dünyanın birçok yerinde görev yaptım. Ama ben böyle bir teknik ekip görmedim" dedi.
Evet, tüm bu başarılarla gurur duyuyoruz hele bir bayan olarak çok daha fazla gurur duyuyorum. Ama içimde bir burukluk da var. Bunun nedeni sporcularımız değil ne yazık ki….Şu anda 34 yaşımdayım ve çocukluğumdan beri içimde kalan voleybol sevdam için burukluk hissediyorum.
Şöyle açıklamaya çalışayım….Tüm bu yazacaklarım umarım okuyan bazı anne-babalara biraz yol gösterebilir amacındayım.
Benim bilinçli olarak voleybolla tanışmam ilkokul sıralarında olmuştur. Amatör olarak demek istiyorum. Televizyonlardan seyrederek kuralları ve nasıl oynandığını öğrenmiştim. Hayalim gördüğüm ablalarım gibi takıma girmek ve milli sporcu olmak idi. O yaşlarda daha çok yazın arkadaşlar arasında devam eden voleybol denemelerim ortaokul çağlarına geldiğimde okulumdaki spor hocam sayesinde beğenilmiş ve takımlara katılmam için destek görmüştü. Ama işte tam o sırada sevgili anne ve babam devreye girip derslerimle sporun birlikte zor ilerleyeceği hatta derslerimi aksatacağım yönünde karar vermişler. Halbuki derslerim gayet başarılı idi. Voleybola olan tutkum azalmamıştı. Ve inanıyordum ki ikisini de başarı ile yapabilirdim. Ama aile baskısı daha yüksek olunca spor sevdam sadece içimde kaldı. Seçmelere başvurmadım. Derslerime okuluma devam edip Tıp Fakültesi’nde okuyup doktor oldum. Ama içimde hep ama hep o hissi taşıdım. Özellikle voleybol oynayan gerek takım bazında gerekse milli takım olarak seyrettiğim kızlarımızı görünce………..
Diyeceğim şudur ki anne ve baba olarak her ne kadar çocuklarınızın iyiliğini düşünüyorsanız da biraz da onlara kulak verin. Hele biraz bilinçlenip doğru ile yanlışı ayırt edebiliyorlarsa iyi dinleyin onları. Küçük yaşlarda spor, drama, piyano, ders ve ebeveyn yarışlarına sokmayın onları. Çok yorulurlar manen ve fiziksel. Evet haklısınız sosyal faaliyetlerde bulunmaları lazım ama kendi bencilliğiniz yüzünden onları kaybetmeyin. Ve benim gibi de içlerinde hep burukluk hissetmelerini sağlamayın.
Bırakın çocukları kendileri ne istiyorlarsa denesinler. Deneme yanılma yöntemi çok geçerli. Gözlemleyin onları. Hep yanlarında olun. Olun ki yardıma veya desteğe ihtiyaçları olduklarında sizleri yanlarında bulsunlar.
DİNLEYİN………
GÖZLEMLEYİN……….
DESTEKLEYİN……….
Nur Şebnem ATAKİŞİ ÇAĞDAŞ
YILDIZLARIN DOĞUŞU
Yıldızların kozmik üreme alanları ağırlıklı olarak hidrojen gazından oluşan yayvan nebulalardır. Bunun bir örneği olan Orion Nebulası yüksek yoğunluğa karşın, parçalı örtü halindeki opak bölgelerle kırmızımsı bir görünüm taşır. Bu bölgelerdeki toz, yıldızlardan gelen ışığı emerek geçişini önler. Bir gaz nebulası yeterli kütleye sahipse, zamanla kendi ağırlığı altında çöker. Gaz tekil bulutlara ayrılır ve bunlar sıkışarak gaz toplarına dönüşür. Gaz daha da sıkıştıkça iç basınç artar. İç basıncın yeterli derecede yükselmesiyle gaz topu, kütle çekimi kuvvetine karşı koyabilir ve böylece çöküş durur. Çok büyük ve gazlı bir nebulada gaz dağılmaz; daha ziyade büyük top “parçalanarak” daha küçük toplara ayrılır. Bunlar daha sonra tekil yıldızlara ya da yıldız sistemlerine dönüşür.
Nükleer Füzyonun Tutuşması
Gazın sıcaklığı şiddetle artar. Yıldızın oluşması sırasında hidrojen atomları çarpışarak elektronları koparır. Plazmanın sıcaklığı yaklaşık 10 milyon ºC’yi geçtiğinde nükleer füzyon tutuşur ve hidrojen atom çekirdekleri kaynaşarak helyum atom çekirdeklerine dönüşür. Bu süreçte muazzam miktarda enerji açığa çıkar; yıldız ışın saçmaya başlar.
Kozmik Ömürler
İnsan algılamasına göre, bir yıldız akıl almaz ölçüde uzun bir süre ışın saçar. Güneşimizin tahmini ömrü 10 milyar yıl dolayındadır. Bir yıldızın kütlesi ne kadar yüksek olursa, enerji kaynağı o ölçüde çabuk tükenir.
Yıldızlar kütlesel, parlak ve sıcak gaz toplarıdır.
Yıldızların ışıldamasını sağlayan şey, hidrojen atom çekirdeklerinin kaynaşarak helyum çekirdeklerine dönüşmesi sırasında salınan enerjiye bağlı radyasyondur.
Kimyasal elementler yıldızlarda üretilir.
Güneş hayatı ve varoluşu mümkün kılan ve ayakta tutan güçtür.
Güneş sistemimizin ana yıldızı olan Güneş, insanoğluna devasa bir enerji kaynağı sağlar. Saldığı enerji yeryüzündeki hava durumu ve fotosentez gibi çeşitli süreçleri etkiler. Öte yandan Güneş’in yıkıcı bir etkisi de olabilir. Güneş aslında evrene ışık, yapı ve kimyasal bileşenler sağlayan milyarlarca yıldızdan biridir
. Bunların hepsi gelecekteki yıldız kuşaklarının kozmik döngüsü içinde bütünleşmiştir. Çıplak gözle görülebilen bütün yıldızlar Samanyolu galaksisine dahildir.
Gezegenleri ve aynı şekilde insan vücudunu oluşturan materyal büyük ölçüde yıldızlarda üretilir
.
İLK MATEMATİKÇİLER
Günümüzde matematik olarak adlandırdığımız bilimin ilk kullanılışı beş bin yıl kadar önceye dayanır. İnsanların matematikten yararlanma güdüsünün kaynağında günlük yaşam vardır. İlk zamanlar, matematik insanların bir dizi pratik işi basitleştirmesini sağlar.
Sayıların Soyut Gücü
İnsanoğlu sayıları doğuştan edinmedi. Ama, örneğin bir hayvan sürüsünün büyüklüğünü kolayca belirlemek için sayılara ihtiyaç vardı. Şimdi bize olağan gelen bu yeti uzun ve dolambaçlı bir gelişme ve buluş sürecinin sonucuydu. Genel bir nicelik tarifinde aynı nicelikteki nesneler için aynı rakamları kullanmak gerekir. Üç sayısı sadece üç tabağı değil, üç kaşığı, üç portakalı vb. belirtir. Yani, üç sayısı kavramı soyut akıl yürütmeden doğar. Bugün bile matematik kaba sayı sistemlerini kullanan kültürler vardır. Örneğin, üç tekne üç hindistancevizinden farklı bir şekilde ifade edilebilir; daha büyük niceliklere sırf “çok” demekle yetinilir.
Matematiğin temelleri ilk gelişkin uygarlıklarda görülür. Sanat, mimari, yazı, hukuk ve felsefenin gelişmeye başladığı yerlerde, sistematik hesapları ve geometriyi öğrenmeye dönük girişimler de ortaya çıktı. Ticaret ve alışveriş insanlara sadece mal ulaştırılmasını değil, ortak deneyimlere ve yeni kavrayışlara ilişkin bilgilerin aktarılmasını da sağladı. Örneğin, Arap rakamlarının kökeni aslında Hindistan’dı. Avrupa’ya Arap matematikçilerin eserleriyle ulaştı.
Geometriye dönük ilk kavrayışlar pratik ihtiyaçlarla bağlantılıydı. Örneğin, Mısır’daki Nil Nehri deltasının yıllık su baskınları çiftçilere bereketli topraklar sağlarken, tarla sınırlarının belirsizleşmesine ve karışmasına da yol açıyordu. Bu da tarlaların her yıl ölçülüp hesaplanmasını gerektiriyor, hesaplanmalarda gelişmiş yöntemlerin uygulanmasını zorunlu kılıyordu. Mimaride de hesaplamalara ve geometrik araçlara gerek vardı. Sözgelimi, mimarlar anıtsal yapıların planlamasında sadece fizik kuvvetlerini değil çevre şartlarıyla ilgili dini prensipleri de hesaba katmak zorundaydı.
Kısa kısa………
Pratik uygulamalardan çıkan ve genel kabul gören ilk matematik ilkleri MÖ 3000 dolaylarında ortaya kondu.
Soyut matematik kavramlarının bilimsel yaklaşımla kullanılması MÖ 500 dolaylarında başladı.
Günümüzde matematik soyut bir bilim olarak ele alınır ve insanoğlunun karşılaştığı pratik problemleri çözmede kullanılır.
3 Temmuz 2012 Salı
MOTORLU VE MOTORSUZ İKİ TEKERLEKLİ ARAÇLAR
Yüksek kapasiteli yol motosikletleri saatte 300 km’lik hıza ulaşabilir. Otomobillere oranla çok daha hafif olan motosikletlerde hava direnci daha düşüktür ve sürtünmeye bağlı enerji kaybı daha azdır. Dolayısıyla iki tekerlekli araçların randımanı dört tekerlekli araçlarınkinden daha yüksektir.
Merkezkaç Kuvvet
Bisiklet ve motosiklet sürücüleri hız yapmanın ve aracı kullanmanın keyfini çıkarır. Ancak bu keyfin ardında fiziğin karmaşık konuları yatar. Saatte 10 km gibi düşük hızlarda bile, merkezcil kuvvet ve cayroskop etkisi iki tekerlekli bütün araçların sürülüşünü etkiler.
Bir merkezcil kuvvet hareket ettiği yönü değiştiren her cisme etkide bulunur. Kütlenin eylemsizliği ilkesi, hareketli bir cismin yön değiştirmesi için devinim yönüne dik bir kuvveti gerekli kılar. Merkezcil kuvvetin büyüklüğü hareketli cismin kütlesine, hızına ve ne ölçüde yön değiştirdiğine bağlıdır. Hızlı sürülen iki tekerlekli bir araç için merkezcil kuvvetler tehlikeli olabilir, çünkü kuvvet dengesini değiştirir. Sağa dönüşte sürücü bir merkezkaç kuvvetin sola dönük etkisi altına girer. Dolayısıyla motosiklet sürücüleri dönemeçlerde kuvvetleri dengede tutmak amacıyla iç tarafa doğru yatarlar.
Beygirgücü
Motosikletler ve bisikletler arasındaki asıl farklılık sürüş yöntemine dayanır. Bisiklet sürücüsü pedala basarak ön zincir dişlisinin dönmesini sağlar. Bir zincir dairesel devinimi arka zincir dişlisine ve arka aksa aktarır. Doğrudan dişli orantısına bağlı olarak, arka tekerlek pedalla çevrilen tekerlekten daha çabuk hareket eder. Motosikletlerde ise dairesel devinimi çoğunlukla iki ya da dört zamanlı ve içten yanmalı bir motor sağlar. Bir otomobilde olduğu gibi, güç bir zincirle arka tekerleğe ya da bir çekiciyle aksa ve şanzımana iletilir. Dairesel devinimin arka tekerleğe ulaşmasından önce, motor burusu bir vites kutusuyla yükseltilir ya da düşürülür.
İki Tekerlekli Araçlarda Yenilikler
Bu basit ulaşım biçiminden ileri teknolojili araçların geliştirilmesi uzun bir geçmişe dayanır. Bisiklet ve motosikletlerdeki yenilikler sırf stile değil, daha çok güvenlik ve rahatlığı arttırmaya dönüktür. Karbon elyafıyla güçlendirilmiş plastik gibi yeni malzemeler şasileri daha hafif hale getiriyor. Diskli ve kampanalı frenler artık eskisinden daha güvenli. Son yıllarda bisikletlere sele, maşa ve şasi süspansiyonları takılıyor. Bunlar şasi üzerindeki baskıyı hafifletmenin dışında, tekerleklerin yolu daha iyi kavramasını sağlıyor. Aynı teknolojiler motosikletlerde zaten uzun bir süreden beri kullanılıyor. Motosikletlerdeki bilgisayarlar sürücü güvenliğini arttırmış bulunuyor.
Kısa Kısa…………
Cayroskop etkisi iki tekerlekli bir aracın dengede kalmasını sağlar; ama iki tekerlekli bir aracı sürmede merkezcil kuvvetlere oranla çok daha az bir rol oynar.
Bisikletlerde karbon şasiler çelik şasilere oranla daha hafif, daha sağlam ve daha esnektir.
Elektrik üretmeye yarayan vitessiz göbek dinamoları %70 randımanlıdır. Bakım maliyeti düşüktür ve karda bile güvenilirdir.
Hidrolik cant frenleri verimli çalışır, kontrolü kolaydır, uzun ömürlüdür ve bakım gerektirmez.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)